İçeriğe geç

Türkler kıbrısa nasıl geldi ?

Türkler Kıbrıs’a Nasıl Geldi? Bir Yolculuğun Hikâyesi

Kayseri’nin sıcak, bunaltıcı yaz akşamlarında bazen kendimi eski günlerdeki gibi düşünürken buluyorum. O kadar derin düşüncelere dalıyorum ki, zamanın nasıl geçtiğini fark edemiyorum. Bir akşam, tam böyle bir anda, içimdeki o hep var olan soruyu sordum: Türkler Kıbrıs’a nasıl geldi? Bu soru bana, sadece bir tarihi bilgi olarak gelmiyor, bir yolculuğun duygusal bir hikayesi gibi hissediyorum. O an düşündüm de, aslında bu olay sadece bir tarih parçası değil, insanın hayalleri, umutları ve fedakârlıklarıyla dolu bir gerçeklikti. İstediğim gibi yazmalıyım, duygularımı paylaşıp, o eski yolculuğun gerçeğini hissetmeliyim.

Bir Ada, Bir Umut

Hikayem Kıbrıs’ın o güzel, sakin havasından çok uzak bir yerden başlıyor. 1974’te, kayıpların, korkuların ve belirsizliklerin içinde, her şey bir gecede değişti. Türkler için Kıbrıs’a doğru yapılan yolculuk, yalnızca bir toprak meselesi değildi, bir milletin onuru, kimliği ve belki de yeniden doğuşu için verdiği savaştı. O zamanlarda, ben daha dünyaya gelmemiştim, ama içimde hep bir boşluk vardı, o yolculuğu, o anları hayal edebiliyordum. 1974’te Kıbrıs’a adım atan, topraklarıyla barış içinde yaşayan insanlardan, düşmanlık ve ayrımcılıkla karşılaşanlara kadar herkesin içinde bir umut vardı.

İçimdeki duyguları ifade etmek zor. Bir yanda kaybolan evler, terk edilen topraklar, sevgiyle dolu evlerden çıkan bir boşluk var; diğer yanda Kıbrıs’a doğru atılan o adımlar, gözlerdeki belirsizlik ama aynı zamanda umut. O zamanlar yaşanan o anların ne kadar ağır olduğunu hayal edebiliyorum, ama içimde bir ses diyor ki, “Hadi, daha güçlü ol. Hedefin bir gelecektir, kaybedilecek zaman yok.”

Bir Yolculuğun Başlangıcı

Bir gün, eski bir defteri karıştırırken, bir fotoğrafla karşılaştım. O fotoğrafta, Kıbrıs’a gelen askerlerin gözlerinde bir şey vardı: Korku ama daha çok güven. Güven, bu yolculuğun sonunda bir milletin varlığını koruyacağına olan inançtı. 1974 yılında Türk askeri, Ada’ya doğru ilerlerken, hiç kimse nasıl bir sonuçla karşılaşacaklarını bilmiyordu. Yani sadece askerler değil, Kıbrıs’taki Türkler de bu bilinmezliğe doğru adım atıyorlardı. Evlerinden, topraklarından, ailelerinden bir şekilde kopan insanları düşününce içimde bir sızı hissediyorum. Ne kadar zor olmalıydı. Bir savaşın tam ortasında, bir halkın geleceğini görmek, her şeyin paramparça olduğunu bilmek… O zorlukları, o günleri yaşayamamış olsam da, hissetmek… O kadar derin ki, anlatamam.

Bir Kaybolan Barış, Bir Yeni Başlangıç

Her zaman insanın içine bir umut doğar. Bir yerde bir kayıp yaşanırsa, başka bir yerde bir şeyler büyür. İşte Kıbrıs’a adım atan Türkler, kaybolan barışın ardından yeni bir düzen kurma arayışıyla hareket ettiler. Tabi bu sadece bir askeri müdahale değil, aynı zamanda binlerce insanın kendi kimliklerini, kültürlerini koruma savaşıydı. 1974’te Kıbrıs’a doğru yapılan yolculuk, yalnızca bir askeri harekât değil, bir milletin geleceğiyle ilgili bir savaştı. Türkler, adaya ayak bastığında sadece bir toprak parçasını değil, aynı zamanda bir halkın varlığını savunuyorlardı. O anları düşününce, içimdeki insan tarafı, heyecan ve gururla doluyor. Kıbrıs, Türkler için o zaman, sadece bir ada değil, aynı zamanda geçmişin acılarından geleceğe dair bir umut ışığıydı. Kıbrıs’a adım atan askerler, evlerini terk eden insanlar, kendilerini kaybolmuş bir dünyada bulmuşlardı. Ama her kaybolan şey, bir başka şeyin doğmasına vesile olur, değil mi? İşte Kıbrıs’a gelme kararı, bu halkın varlığını sürdürebilmesi için atılan bir adımdı. Ve bu adım, çok büyük bir anlam taşıyordu.

Sonra Ne Oldu?

Sonuçta Kıbrıs’a gelen Türkler, orada hayatta kalmaya ve kendi kültürlerini, kimliklerini korumaya devam ettiler. O gün, o yolculuk, sadece toprağa değil, gönüllere de yapıldı. O topraklara sahip çıkarken, belki de en büyük başarı, Türklerin oradaki kültürlerini, değerlerini ve varlıklarını bir şekilde koruyarak sürdürmeleriydi. Tabii ki, her şey bir anda yerli yerine oturmadı, tıpkı ben günlüklerimi yazarken, bazen cümlelerin birbirini bulmaması gibi. Ama zamanla, her şey yoluna girdi. Türkler Kıbrıs’ta sadece toprak kazandılar, aynı zamanda hayatta kalmanın ve direnmenin ne demek olduğunu da öğrendiler.

Kıbrıs’a Türklerin gelişi, sadece bir yerleşim meselesi değil, bir halkın varlık mücadelesiydi. Ben, Kayseri’de yaşarken, bu duyguyu her zaman içimde hissediyorum. Çünkü bir halk, başka bir halkla birleştiğinde, birlikte hareket ettiğinde, hayatta kalmanın ve birlikte olmanın gücünü anlıyor. Kıbrıs’a yapılan yolculuk, Türkler için büyük bir dönüşümün, bir kimlik mücadelesinin simgesidir. O günleri yaşayamamış olsam da, bu hikâye içimde hep bir yerlerde duruyor ve bana her zaman hatırlatıyor: “Zorluklarla dolu bir yolculuk, bir halkı birleştirir, onları daha güçlü kılar.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
403 Forbidden

403

Forbidden

Access to this resource on the server is denied!